FETÖ’NÜN UYUYAN HÜCRELERİ
FETÖ’NÜN UYUYAN HÜCRELERİ
Ülke olarak son elli yılda birçok ihanetle yüzleştik. Dev-Yol, Dev-Sol, DHKP-C, TİKKO, PKK gibi CIA ve MOSSAD destekli pek çok terör örgütü; kanlı saldırılarla binlerce insanımızın hayatını kaybetmesine sebep oldu. Bu örgütler, sadece can kaybına değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik büyük zararlara yol açtı.
Çok şükür ki bugün bu örgütlerin çoğu ya tamamen tasfiye edildi ya da etkisiz hale getirildi. Ancak öyle bir yapı var ki; diğerlerinden çok daha sinsi, çok daha derin… Dini duyguları istismar ederek halkın güvenini kazanan bu ihanet şebekesi, hem ahlaki hem sosyolojik hem de siyasi anlamda ülkemize büyük zararlar verdi: FETÖ!
Ehliyet ve liyakatin değil, örgüte sadakatin öncelendiği bu yapı, tıpkı diğer örgütlerde olduğu gibi CIA ve MOSSAD tarafından yıllarca finanse edildi. Ve görünüşe göre hâlâ edilmeye devam ediyor.
FETÖ, ilk olarak Milli Eğitim ve akademik yapılar içinde kadrolaştı. Ardından devletin tüm kurumlarına sinsice sızarak adeta bir ahtapot gibi her yere kollarını uzattı. Öyle ki birçok kurumda birinci, ikinci ve hatta üçüncü yetkililer bile bu yapıya mensuptu. Örgüte bağlı olmayan kişiler neredeyse hiçbir makama getirilmiyordu. Mahalle imamı, köy imamı, il imamı, kurum imamı, bölge imamı gibi yapıların her biri, bulundukları alandaki kadroları dizayn ediyordu. Her şey örgütün kontrolündeydi. Onların istemediği bir şeyin yapılması neredeyse imkânsızdı.
Eğitim ve akademideki bu örgütlenme sayesinde; oradan yetişen kadrolar aracılığıyla ordu, emniyet ve yargı gibi kritik kurumlar da ele geçirildi. En önemli gelir kaynakları olan dershanelerin kapatılması üzerine ise, örgüt faaliyetlerinin son bulacağını anlayan bu hain yapı, 15 Temmuz’da darbe girişimine kalkıştı. Allah’a hamdolsun ki; Cumhurbaşkanımızın dirayeti ve aziz milletimizin basireti sayesinde bu kalkışma başarısızlığa uğratıldı.
Bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyoruz.
15 Temmuz’un ardından devlet kurumlarında FETÖ’ye yönelik ciddi bir temizlik başlatıldı. Ancak görünen o ki bu temizlik hâlâ yeterli düzeye ulaşabilmiş değil. Özellikle akademi dünyasında yapılan temizlik çok sınırlı kaldı. Milli Eğitim, emniyet, askerîye ve yargıda yapılan temizlik oranı yüzde 90’lara yaklaşmışken, akademide bu oran yüzde 10 bile değil.
Bu yüzden bugün üniversitelerle ilgili çok sayıda şikâyet işitiyoruz. Geçmişte, bir üniversite —hem de kendi akademisyeni tarafından— ulusal bir kanalda “FETÖ’nün Kandili” olarak anılmıştı. Peki bu nitelendirme yapılan üniversitede gerçekten yeterli bir temizlik yapıldı mı? Bizce yetersizdi. Kamudan ihraç edilen FETÖ mensuplarına dair istatistiklere bakıldığında, akademiden ihraçların oldukça düşük kaldığı açıkça görülmektedir.
15 Temmuz öncesi FETÖ ile ilişkili olan birçok akademisyenin, darbe girişimi sonrası kendini başka cemaatlere yakın gösterdiğine dair ciddi iddialar ve duyumlar var. Hatta bunu bizzat yaşayanlar da oldu.
İşte bu kişiler, örgütün uyuyan hücreleridir. Asla ön planda yer almazlar. Genellikle ikinci, üçüncü adam pozisyonunda durur; perde arkasından yönlendirme yaparlar. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre örgüt, artık çalışma sistemini değiştirmiş durumda. Eğer bir kurumda görev yapan birinci adam kripto değilse, hemen yanına mutlaka bir örgüt mensubu yerleştiriliyor. Bu kişi bazen ikili ilişkilerle, bazen referansla, bazen de şantajla yöneticinin zaafını kullanarak örgütün istediklerini yaptırıyor.
Kısacası, “davul yöneticinin sırtında ama tokmak örgütün elinde.”
Durum böyleyken, örgütsel faaliyetler 15 Temmuz’dan bile daha rahat şekilde sürdürülüyor. Özellikle de yeni kadrolar devşirmek için yoğun bir çaba içerisindeler.
Devletimizin bu konuda her daim tetikte olması gerekir. Zira FETÖ’nün uyuyan hücreleri, uygun ortamı buldukları an yeniden harekete geçecek ve ihanetlerine kaldıkları yerden devam edeceklerdir.
Özellikle akademideki FETÖ mensupları son derece tehlikelidir. Zira bir akademisyen sadece bireysel olarak değil, onlarca kişiyi örgüte kazandırarak büyük bir tehdit oluşturur. Asistan alır, öğrenci yönlendirir, kendi gibi düşünenleri akademiye taşır. Akademik unvanını ve pozisyonunu kullanarak kamuoyunu yönlendirir.
Açıkça ifade etmek gerekir ki:
Akademideki FETÖ unsurları temizlenmeden, devletin içindeki hainler tamamen temizlenemez.
Benden söylemesi.
Mesut Balyemez