G-YNGZ371DBD
Dolar
Euro
Altın
BİST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

GAYRETKEŞ = KENE

03.05.2024
86
A+
A-

“ Kene” kelimesini lügatler şöyle açıklıyor: “ Biyolojik bir varlığın derisine yapışıp onun besinini emerek yavaş yavaş ölümüne yol açan asalak.”

Hani bir kıssa anlatır büyükler:
” Derya dengiz” bir orman… Yeşilin her tonu bir arada. O güzelim mekanda iskan eden hayvan, hayvancık, kuş ve kuşçuklara tebessüm etmektedir mezkur “hadravat.”
Ama gelin görün ki onların bazıları mekanın varlığına, oraya var eden “Sahib-i Hakiki”ye o veya bu sebebe takılarak şükür etmemekte, hatta “ bazı muvakkat arızalardan” ötürü devamlı şikayet düzmededir. Halbuki ne demiştir bir hakim:” Karanlıktan şikayet edeceğine bir mum yak!”

O nazenin ağaç denizinin bu şükürsüzlükleri ve kadir-kıymet bilmemeleri yüzünden ortadan kaldırılabileceğini “akıllarına” – insiyaki davrandıklarından- getirememektedirler!
Günlerden bir gün, bir “ giran” günde, hiç ummadıkları bir vakitte bir oduncu “güruhu” musallat olunca ağaç topluluğuna, oradan istifade eden hayvan, hayvancık, kuş ve kuşçuk bütün “mahlukat”, mezkur “koru” ortadan kaldırılırsa ne olacağını düşünmeyerek direnmemiş, “dik duramamış” ya da “hukukunu muhafaza” edememişler elbet. “ İnsiyak”la davranan “dabbe”ler ya…

Netice mi?
Bütün ağaç türleri yerle bir.
Sadece kuru, içi boşalmış, ucubeye dönmüş, “kene” misali kurtçuklarla başkalaşmış bir abanoz ağacı ayakta kalabilmiştir.
O da sapa bir yerde olduğundan… Kimbilir?

Avazı çıktığı kadar haykırmış belki de.
“Çok fazla da kızmayın oduncu ve baltalara… Baltalarının sapı bizdendir.”

Buna bir de Stokholm sendromu mu deniyordu ne?
Tefekkürümün burasında, Muhteşem Üstad’ın şu beyanını hatırlamamak mümkün müdür?

“ Korkaklıkta darb-ı mesel hükmünde olan tavuk, yanında iken , şefkat-i cinsiye sebebiyle camusa saldırır. İşte dehşetli bir cesaret…
Hem darb-ı mesel olmuş; “ Keçi kurttan havfı, ıztırar vaktinde mukavemete inkılap eder. Boynuzu ile kurdun karnını deldiği vakidir. İşte harika bir bir şecaat……………
Bununla beraber imanın mahiyetindeki harikulade şehamet, izzet-i İslamiye’nin tabiatındaki alem-pesend şecaat, uhuvvet-i İslamiye’nin intibahıyla her vakit mucizeler gösterebilir.” ( Said Nursi, Asar-ı Bed’iyye, Envar Neşriyat, shf: 123-124)

1983’te “ulusal” (!) bir gazetede yayınladığım “Gayretkeş Tipi Aramızda” başlıklı sohbette de “vurgu”ladığım husus aynıydı elbet.

”Uhuvvet-i İslamiye’nin intibahıyla” icra edilmeyen her türlü faaliyetin sahibi “kene” misali bir yüktür cemiyete…

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.