G-YNGZ371DBD
Dolar
Euro
Altın
BİST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

KUTLU DOĞUM 55  HAKİKAT-I AHMEDİYE ASM

11.05.2025
61
A+
A-

KUTLU DOĞUM 55

HAKİKAT-I AHMEDİYE ASM

“Bu kâinat sahibinin tezahür-ü rububiyetine (Allah’ın terbiye ediciliğinin görünmesine) ve

sermedî (ebedî) ulûhiyetine (Cenab-ı Allah’ın ilahlığına) ve

nihayetsiz ihsanatına (sonsuz iyiliklerine)

küllî bir ubudiyet (cami ve kapsamlı bir kullukla) ve tanıttırmakla mukabele eden Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm,

bu kâinatta güneş lüzumu gibi elzemdir (çok gereklidir) ki;

nev’-i beşerin üstad-ı ekberi (insanlığın büyük üstadı) ve büyük peygamberi ve Fahr-i Âlem (alemin kendisiyle övündüğü zât olan Peygamberimiz (a.s.m.)) ve لَوْلاَكَ لَوْلاَكَ لَمَا خَلَقْتُ اْلاَفْلاَكَ 1 hitabına mazhar

hakikat-ı Muhammediye (sallallâhu aleyhi ve sellem)

(peygamberimizin manevi şahsiyeti)

hem sebeb-i hilkat-i âlem (alemin yaratılış sebebi),

hem neticesi ve

en mükemmel meyvesi olduğu gibi,

bu kâinatın hakikî kemalâtı (kusursuz) ve

sermedî (devamlı) Cemîl-i Zülcelâl’in

(sınırsız yücelik ve heybetiyle beraber, sonsuz güzellik sahibi olan Allah’ın)

bâki (ölümsüz, kalıcı) âyineleri ve

sıfatlarının cilveleri (görüntüleri) ve

hikmetli ef’alinin (faydalı işlerinin, gayeli fiillerinin) vazifedar eserleri ve

çok manidar (anlamlı) mektupları olması ve

bâki (sonsuz) bir âlemi taşıması ve

bütün zîşuurların müştak oldukları (bütün şuur sahiplerinin aşık oldukları) bir dâr-ı saadet (mutluluk yurdu) ve

âhireti netice vermesi gibi hakikatları (gerçekleri),

hakikat-ı Muhammediye (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve

Risalet-i Ahmediye (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile tahakkuk ettiğinden (gerçekleştiğinden),

nasıl bu kâinat O’nun risaletine (peygamberliğine) gayet kuvvetli ve kat’î şehadet eder (kesin tanıklık eder).

öyle de, başta âlem-i İslâm,

bütün beşer ve bütün zîşuur (şuur sahiplerine),

Cehennemden acı ve korkunç olan

ademden,

hiçlikten,

idam-ı ebedîden,

fena-yı mutlaktan (sonsuz yok oluştan) kurtulmak için,

daimî aşk ve şevkle

her zamanda ve

câmi’ mâhiyetinin (kapsamlı özelliğinin) bütün kuvvetleriyle, bütün istidadat (kabiliyetler) lisanlarıyla

bütün dualar ve ibadetler ve ricalarının dilleriyle istedikleri

hayat-ı bâkiyeyi (ahiret hayatını) kuvvetli,

kat’î beşaret (kesin olarak müjde) veren risalet-i Ahmediye (a.s.m.) ve

hakikat-i Muhammediyeye (Peygamberimizin a.s.m. hakikatine, manevi şahsiyetine)

şehadet edip

nev-i beşerin (insanların) medâr-ı iftiharı (övünç kaynağı),

eşref-i mahlûkat (yaratılmışların en şereflisi) olduğuna imza bastığı gibi,

her zamanda üç yüz elli milyon ehl-i imanın (müminlerin)

‎ اَلسَّبَبُ كَالْفَاعِلِ 1

1- (Bir şeye sebep olan onu yapan gibidir) sırrınca,

hergün işledikleri bütün hasenatlar (iyilikler) ve hayırların bir misli Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın defter-i hasenatına (amel defterine) girmesi ve o tek şahsiyet-i Muhammediye (Hz. Peygamber’in a.s.m.) kişiliği,

yüzer milyon, belki milyar âbid-i muhsin (Allah’ı görür gibi Ona ibadet eden) kadar

küllî bir ubudiyete (Allah’a kulluğa) ve

füyuzâtına (mânevî bolluk ve bereketlerine) mazhar (erişen) bir makam kazanması,

o zâtın risaletine (peygamberliğine) pek kuvvetli şehadet edip imza basar.

“(Şualar, s.763-764)

Efendimiz’in temsil ettiği bir Hakikat-ı Ahmediye var,

bir de Hakikat-ı Muhammediye var.

Dünyayı teşriflerinden önce O, Hakikat-ı Ahmediyesi ile vardır ve

Kâ’be hakikatı ile tev’emdir.

(Şan, şeref, mecd, büyüklük hakikatı ikizdir, eştir, mümasildir, benzerdir).

Bu sebeple O, İncil’de Ahmed ismiyle anılmıştır;

Kur’an’da da geçtiği üzere, Hz. İsa (as) O’nu, Ahmed ismiyle müjdelemiştir.

O, dünyayı teşrifleri ve

risaletleriyle birlikte Hakikat-ı Muhammediye’yi temsil etmiştir.

Vefatından sonra da, yine Hakikat-ı Ahmediye’nin tecellisi söz konusudur.

10.05.2025

Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu

 

 

 

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.