G-YNGZ371DBD
Dolar 40,9365
Euro 47,6753
Altın 4.395,55
BİST 11.313,90
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 31 °C
Açık

KÂİNATIN FERYADI NEBİLERDE MAKES 

21.08.2025
29
A+
A-

KÂİNATIN FERYADI NEBİLERDE MAKES

BULMUŞTUR.

Bediüzzaman ve Nurlar’da, ahiretin varlığını, özellikle “Onuncu Söz – Haşir Risalesi” ve diğer bahislerde çok yönlü delillerle ispat etmiştir. Delilleri akli, mantıki ve kevni olarak kâinattan çıkarır. Kısaca şu gruplarda toplar kelami ve hakiki nazarını:

Rububiyet ve Rahmet delili: Kâinatta görülen hikmet, rahmet, inayet ve adalet boşu boşuna olamaz. Bu düzen, bir neticeye yöneliktir. Eğer ahiret olmazsa, bu rahmet ve adalet manasız kalır; masumların çektiği sıkıntılar, zalimlerin yaptığı zulümler, ancak ahirette adaletin tam tecellisi ile manalanır.

İnsan fıtratındaki sonsuzluk ihtiyacı: İnsan, fıtraten ebedî yaşamak ister. Kalbi, ruhu ve hayalleri sonsuzluğu arar. Bu arzu, ahiretin en kuvvetli işaretidir. Cenab-ı Hak, insana ihtiyaçları boşuna vermez; susuzluk suyu gösterdiği gibi, ebediyet arzusu da ebedî hayatı gösterir.

Kâinatın yenilenmesi ve Haşir misalleri: Her baharda ölmüş yeryüzünün yeniden dirilmesi, haşrin küçük bir numunesidir. Her sonbaharda ölen milyonlarca bitki ve hayvan türü, ilkbaharda yeniden diriltilir. Bu, “öldükten sonra dirilme” hakikatine sürekli gözümüzün önünde sergilenen bir delildir.

Peygamberlerin ve Kitapların şehadeti: 124 bin peygamberin en büyük davası ahiret olmuştur Rabbulâlemin’in gönderdiği bütün semavi kitaplar, özellikle Kur’an, ahireti kat’i olarak haber verir. Böyle bir ittifak, en kuvvetli delildir.

Kur’ân’ın mantıki ispatları: Kur’an-ı Kerim sık sık: “Gökleri ve yeri yaratan Allah, insanı yeniden yaratmaya kadir değil midir?” diye sorar. Said Nursî’nin bediüzzaman eserleri, bu ayetleri akli delillere dönüştürür: Küçüğü yaratmak büyüğü yeniden yaratmaya delildir, birincide ibda’, ikincide inşa etmeye kadirdir.

Adalet ve hakikat delili: Dünyada görülen zulüm ve haksızlıkların telafisi, mutlak adaletin gereği olarak ahirette olacaktır. Eğer ahiret olmazsa, sonsuz adalet sahibi Allah’ın adaleti inkâr edilmiş olur ki bu mümkün değildir.

Allah’ın isimlerinden çıkan zaruret: Adl, Hakîm, Rahîm, Cemîl, Kadîr gibi ilahî isimler ahireti gerektirir. Çünkü bu isimlerin tam tecellisi ancak ebedî âlemde olur. Bediüzzaman, ahireti sadece dinî bir iman meselesi olarak değil; akıl, mantık, hikmet, kâinat gözlemleri, insan ruhunun ihtiyaçları ve ilahî isimlerin gereği olarak çok yönlü bir şekilde ispat eder. Özellikle baharın yeniden dirilişi, insanın ebediyet arzusu ve adaletin tamamlanma zorunluluğu en sık vurguladığı delillerdir.

**

Kâinatta her şey büyük bir ihtişam ve düzenle yönetiliyor. Bunu inkâr etmek, ilimleri inkâr gibi bir hamakattır. Böyle muazzam bir rububiyet, neticesiz ve ebedî bir âlem olmadan tamamlanmaz.

Aynı zamanda insan, bütün mahlukatın özeti ve kâinatın en kıymetli meyvesidir. Bu derece kıymetli olan insan, ebediyet için yaratılmıştır; yok olup gitmesi düşünülemez. Kâinatı kuşatan rahmet, insana ebedî hayatı da ikram etmek ister. Çünkü rahmet, verilen bütün nimetleri devam ettirmeyi gerektirir. Yaratılışta her şey bir hikmetle yaratılmıştır. Eğer ahiret olmazsa, pek çok hikmet abes olur. Bu da Allah’ın hikmet sıfatına aykırıdır.

Dünyada tam adalet yoktur; zalimler çoğu zaman cezalandırılmaz, mazlumlar hakkını bulmaz. Mutlak adalet, ancak ahirette tecelli eder. Kur’ân-ı Kerim’in en büyük davası ahirettir. Onun beyanı, en kesin delildir. Peygamber Efendimiz’in (sav) en kuvvetli davası ahiret olmuştur. Onun doğruluğu bütün mucizeleriyle sabittir.

Tüm peygamberler ve evliyalar ittifakla ahireti haber vermiştir. Böyle bir şahitlik, yalan ihtimalini ortadan kaldırır. Kur’ani akıl da bunu gerektirir ki her baharda milyarlarca canlının yeniden yaratıldığını görüp de ahirete inanmamak imkânsızdır. Bu, haşrin küçük bir misali ve gözle görülen delilidir.

Adl, Hakîm, Rahîm, Kadîr gibi ilahî isimler, haşri zaruri kılar. Bu isimlerin tam tecellisi, ancak ahiret âleminde gerçekleşir

**

Haşir delillerinin akla temsilî olarak yaklaştırılması şöyle tebliğ edilmelidir.

Bir padişah düşünün ki memleketinde ihtişamlı saraylar kurmuş, sanatını her yerde göstermiş. Böyle bir padişah, elbette ihtişamını gösterecek büyük bir ziyafet hazırlayacak. Kâinat sarayının sahibi olan Allah, haşmetiyle ebedî alemde büyük bir ziyafet (cennet) kuracaktır.

Bahçedeki bütün çiçeklerin özü alınarak en kıymetli bir gül yapılmış olsa, o gül koparılıp çöpe atılması inanan, müttaki insanın akıl ve kalbiyle istihza manasına gelmez mi? ( Haşa)

Binaenaleyh bir öğretmen, öğrencilerine kitaplar verip dersler anlatsa, sonra da imtihan yapmadan sınıfı dağıtsa bu hikmetsiz olmaz mı? Allah’ın da kâinatta kurduğu imtihan dünyası, ahirette bir netice vermek zorundadır. Bir mahkemede suçlular serbest bırakılıp, mazlumlar hapis edilse, orada adaletten söz edilebilir mi?

Hem de bütün halkın içinde en güvenilir kişi, yüzlerce mucize göstermiş bir rehber, “Yolun sonunda büyük bir mahkeme var” dese, sözünü kim yalanlayabilir? Bir şehirde binlerce güvenilir insan aynı şeyi haber verse, o haberin doğru olduğundan şüphe edilir mi?

Sonbaharda kuruyan milyonlarca ağaç ve ot, ilkbaharda yeniden canlanıyor. Bu sürekli tekrarlanan mucizeyi gören, “Öldükten sonra haşir ve hesap olmaz” diyebilir mi?

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.