Merakın Kapısı, Okuma
MEHMET NURİ BİNGÖL
Bir dost meclisinde söz döndü dolaştı, “ilmin kapısı nereden açılır?” sorusuna geldi. Kimi dedi ki hocadan, kimi dedi ki okuldan. Ben de “İlmin hocası meraktır. Merak olmadan insanın zihni kıvılcım almaz, yola çıkmaz.” dedim.
Bir başka gün ise bir arkadaşla konuşuyorduk. Söz, “İlmin kaynağı nedir?” sorusuna geldi. O dedi ki “hocadır”, ben: “Asıl hoca meraktır.” diye belirttim düşüncemi. Çünkü insan merak etmeden öğrenmeye heves etmez.
Ama merakı diri tutan bir şey vardır: okuma alışkanlığı. Kitap okuyan, gazete karıştıran, dergi sayfalarında dolaşan insanın zihninde sürekli yeni sorular uyanır. O sorular da insanı araştırmaya, öğrenmeye götürür.
Okumayanın merakı çabuk söner, ama okuyan insanın merakı her gün yeniden filizlenir. İşte onun için, ” Merak ilmin hocasıdır” denmiştir Nur risalelerinde; merakı uyandıran da okumaktır.
Gerçekten de merak, insana sürekli “neden, nasıl, niçin?” sorularını sorduran bir iç ateştir. Fakat bu ateşi diri tutan bir gıda okuma alışkanlığı. Kitapla tanışan, dergi ve gazete sayfalarında dolaşan insan, her gün yeni bir dünyaya adım atar. Merakına yeni pencereler açılır.
Okuma alışkanlığı olmayan biri çoğu defa dünyayı dar bir çerçeveden görür. Oysa okuyan kimse, bilmediğini fark eder, sorular sorar, araştırmaya yönelir. İşte o soruların peşinden koşmak, ilmin yolunu açar.
Düşünün, bir çocuk kütüphanede eline aldığı bir kitapla gökyüzünü merak etmeye başlar; “Yıldızlar neden parlar?” diye sorar. Başka biri tarih okurken, “Bu millet nasıl ayakta kaldı?” der. Her merak, yeni bir ilim kapısıdır.
Demek ki merak, öğrenmenin hocasıdır; fakat o hocayı derse çağıran, onu diri tutan en güçlü vasıta da okumaktır. Okumayan insanın merakı kısa sürede söner, ama okuyan insanın merakı her gün yeni ufuklara kanat çırpar.