G-YNGZ371DBD
Dolar
Euro
Altın
BİST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Anlam Arayışı ve Mesuliyet

05.01.2025
50
A+
A-

Kainatla alakalı bir varlıktır o..
Nihayetsiz maksatları,
Ve sınırsız arzuları vardır onun..
Dört mevsimi bir arada yaşayabilir,
Bazı mevsimleri mesken tutmakta ısrarcı olabilir..
Bu gerçekliklerin orta yerinde,
Kudreti ve kuvveti aciz kalır genellikle..
Evet Ezeli ve Ebedi Hakim’in kendisini tanıttırmak için yarattığı insandır bu tariflerin anlattığı, anlam arayışının baş muhatabı..

İnsan, varoluşsal nedenlerini bulmak için bazen bir girdabın içine çekilir bazen tercihleri veya yönelimleri sebebiyle bir boşluğun içinde bulur kendini.
İmtihan deriz bunun adına..
Kimden veya neyden kaynaklı olduğuna takılmadan, alınması gereken dersi düşünür, dersini alır ve yoluna devam edersin.
Bu imtihanın bana öğrettiği nedir, beni nereye taşır bu hadiseler diye bakarsın.
Güncel aktualitenin içinde kaybolmadan varoluşun temel dinamiklerini derinlemesine irdelersin çoğu imtihanda. Esasen imtihan bu irdelemenin en acı veren kısmıdır denebilir.

Hayata hâkim kılmaya çalıştığımız yaratılış kodlarımızı doğru çalıştırmayı ihmal ettiğimizde, öze dönüş için gösterilen işaret fişeklerini daha net görelim için gelmiştir onlar.

Bir silkeleme bir sarsma bir kendine getirme araçlarıdır.
Ötelere namzet benliğimizin üzerine abanmış anlık heveslerin, geçici hazların ve/veya faydaların su köpüğü misali nasıl da geçici olduğunu haykırır yüzümüze.

Haz ve hız ekseninde bir ömür süren asrımızın insanları olarak bizlere kâinatla barışık yaşamak için azaltmamız gereken beklentileri, hayatın olağan akışındaki konumumuzu unutarak maksimum hırsla taarruza geçtiğimiz özensiz kazanma çabamızı bir durduruverir.

Sarsıcı mıdır bu hamle, evet. Temel kodlarımızdaki varoluşsal terapi ile edinemediğimiz sağlıklı anlam bulma arzusu, yerini dünün kaygısına, yarının endişesine bırakır. Ve nefsani arzuların, endişelerin, kaygıların yönlendirdiği bir inanca bürür insanı.


En büyük motivasyon araçlarından biridir; tüm yaratılmışların insanın hizmetine sunulduğunu bilmek. Kalıcı olan; insanın kendisine sunulan bu imkanlarla birlikte Hakk’a teslim olmanın getirdiği huzurdur.

Bu düşünce ve bu düşüncenin kazanımı olan teslimiyet duygusu sahibini mesuliyete bürür.

Canlı cansız tüm varlıkları, yaşanmış ve yaşanacak olan tüm hadiseleri, hakiki sahibine hizmete vesile bilen bir dimağın; tüm kabiliyet/ istidat ve imkanlarının derin bir diğergamlıkla aktif mücadelesinde kullanmanın kalıcı bir kazanç getireceği gerçekliğini, bir an olsun hatırından çıkarmadığına şahit oluruz.

Hangi ortam ve şartlar altında olursa olsun; insanı mutlu, mesut ve mesrur kılan şey; “Kurtulmak ise muradın, ateşe koşan kelebekleri kurtar.” sırrıdır.

Üstad Saidi Nursinin uğruna hayatını feda ettiği o muthiş felsefesini bir kez daha anmak adına yine kendi ifadesine kulak verelim:

“Karşımda müthiş bir yangın var. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor.”
Cehalet, yoksulluk ve ayrımcılıklarla mücadele eden üstadın, imansızlık cereyanları karşısında sessiz kalmadığına ve vargücüyle bu uğurda mücadele ettiğine şahit oldu bu toplum.

Herkesin her şey hakkında konuştuğu, mutlaka bir fikrinin olduğu acı tabloyu hatırlayacak olursak mücadeleden imtina edenlerden daha çok nefsine, nesline ve insanlığa dair söyleyecek sözünü, yapıcı icraatleri ile ortaya koyanların daha çok kalıcı tesir uyandırdığını görürüz.

Dertlenmediği derdi anlatmaya hayâ eden, bunu ‘hakikati, magazine meze etmek’ sayan sinelerin; özünü koruyan kâinatla ve kainatın içerisindeki mümtaz şahsiyetlerle ilişkilerinde muhteşem bir anlam ve uyum oluşturduğuna şahit oluruz.

Kendisinin ve heveslerinin ötesine geçmeyi başarmış ve kendisi için önemli olan şeylere veya ötekine odaklanmayı aşmıştır. Yani benmerkezciliği, benliği aşmıştır. Bunun doğal seyrinde de sorumluluk bilinci geliştiğinden anlamlı eylemler ile hayatını bezemiştir.


Ondan ne geldi de hoş olmadı?
Onun sana layık gördüğüne mi isyanın?
Senin tercihlerinin neticelerini, yine buradayken sana gösterdi diye mi söylenirsin?

Hangi kısık sesin semayı inlettiğini bilemeyeceğin gibi,
Hangi hasbi fiilin senin kurtarıcın olacağını da bilemeyeceğin için aktif mücadeleye devam etmelisin.

Seferden sorumlu tutan, zaferin hesabını sormadı hiç.
Dünyanın ve ukbanın saadeti için gerekli çabayı sarf ettikten sonra, O’nun rahmet ve keremine itimat et, huzuru bul.

Sefere çıktıktan sonra O’na itimat eden, kaybettiğine gam çekmez, kazandığıyla mesrur olmaz.

Elden kaçırdıkların için âh etmemeli.
“Şöyle olsaydı böyle olmazdı!” yahut, “Böyle olmasaydı şöyle olurdu!” gibi lâfların ruha sıkıntı vermekten öte bir fayda sağlamadığını unutmamalı.
Mazinin yükünü sırtından atarak, On’a güvenerek istikbale doğru yol almaya koyulmalı, hakiki huzuru bulmalı..

Ki hayatlarımızın ağır yüklerinden kurtulup, teslimiyet vesilesi ile ruhumuza bir rahatlık ve hafiflik lutfedilsin.

Gayret bizden, Tevfik/başarı O’ndandır.

Cevâhir AYDIN – Küçük Dünyam

YAZARIN SON YAZILARI
17 Mart 2024
25 Şubat 2024
5 Temmuz 2023
17 Aralık 2023
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.