BİR HADİS VE TEFEKKÜR
At izinin it izine karıştığı, ahir zaman fitnelerinin en üst seviyede yaşandığı bir zamandayız.
Ehl-i ihtisas ve ehl-i tahkik insanların konuşması gerektiği alanlarda kahvede taş hesabı yapanların dahi görüş serdettiği ve daha da vahimi aklına yatmayan her bilgiyi ya inkar ya tevil ederek işi sulandıran insanlarla karşılaşıyoruz.
Fenni mutlak doğru kabul etmek bizi mutlak yanlışa götürür. Çünkü her gelen bir önceki hocasının görüşlerini çürüttüğü, her yeni bilginin bir öncekini reddettiği, yeni bilgilerin baş döndürücü hızla ortaya çıktığı bir asırda yaşıyoruz. Gelinen noktada “fizik bitti metafizik devri başladı” sözleri yüksek sesle terennüm edilmeye başlandı. Halbuki değişmeyen ve 1450 sene önce hem kendi asrına hem kendinden sonra gelecek bütün asırlara rehber olarak yollanan peygamber efendimizin her sözü, her tavrı her davranışı, susması, tasdik etmesi velhasıl sünneti seniyye ve hadis diye ifade edilen öğretiler hayat ölçümüz olarak tazeliğini korumaktadır.
Peygamber size ne verirse alın mealinde onlarca ayet, peygamere itaat Allaha itaat mealinde ayetler, peygamberi sevmek Allahı sevmek anlamında ayetler işaret ediyor ki haşa o Zat sadece ayetleri nakleden birisi değil, o ayetlerin nasıl anlaşılacağını ve hayata nasıl tatbik edileceğini fiilen, halen, kalen insanlara ders veren bir zat-ı nuranidir. Yüzü bir defa yıkamak abdestin farzı diye biliriz lakin o farzın kemalinin yani en mükemmel halinin 3 defa yıkanması olduğunu biz o Zatın uygulamasıyla öğreniriz.
Şimdi bize düşen o Zatın sözlerini kendi yaşadığımız asra, ırkımıza, gelenek göreneklerimize, yetişme tarzımıza, yöremize vs. göre değil eğip bükmeden muradı ne ise onu araştırıp nefsimize zor gelse de kabul etmektir.
Yazının amacı bu konu olmadığı için buraya kadar mukaddime olarak kafidir. Nerdeyse gün geçmiyor ki bir platformda, bir kanalda deve sidiği hadisi ağızlara pelesenk olmasın. Eee hadis inkarcılarına da gün doğuyor haliyle. Bu zamanın anlayışıyla kimin aklına yatar böyle bir şey. Kolaycılık ise hemen inkar etmek. Tabiki peygamberi inkar edemeyenler efendim bu hadis sahih değil deyip kendilerince rahatlamış oluyorlar. Kütüb-ü sittede geçen bu sahih hadis (Buhari Tıp5/1, Hanbel, 3/107,163). adamların zoruna gidince de haliyle o kitaplara da şüphe vermiş oluyorlar.
Bu hadis sahihtir. Bu hadisle bir çok dini hüküm çıkarılmıştır. Bir grup bedevi tedavisi o devre göre bulunmayan bir cilt hastalığı için peygamber efendimize müracaat ederler. Efendimiz onlara falan yere gidip ordaki deve sürüsünden sütünü ve sidiğinden içmelerini tavsiye eder. Giderler dediğini yaparlar, lakin nefislerine esir olup çobanı şehit ederek develeri gasb ederler. Çobana ise müsle yaparlar yani burnunu, kulağını vs keserler. Haber efendimize ulaşır çok hiddetlenir. Bir seriye yollar ve yakalatır. Kısas olarak müsle yaptırır ve gasb ve terör suçlarının cezası olarak da elleri ini ve ayaklarını çaprazlama kesilip ölüme bıraktırır. Ulema-i İslam bu hadisten teröristlere verilecek cezayı, kısas cezasını vs. bu hadisten çıkarmışlardır.
Şimdi bugünkü, aklına güvenen ve nerden bir açık buluruz diye pusuda bekleyen adamlar için bir fırsat tabiki. Nasıl olurda deve sidiği içilir veya tavsiye edilirmiş.
Olayın tıbbi açısına girmeyelim. Neden mi çünkü bir çok tedavi şekli varki en tiksindiğimiz şeyleri kullanmak zorunda kalabiliyoruz. 1450 sene önce bir cilt hastalığına deve sidiğinin iyi gelmediğini kim iddia edebilir. Bu nasıl bir aymazlıktır. İnek gübresinin bir çeşit hastalığa iyi geldiği yarın bir gün ortaya çıksa kim itiraz edebilir. Yılan zehri veya akrep zehri bazı ilaçların yapımında katkı olarak veya başka alanlarda kullanılmıyor mu. Ey aklını ilah eden maddeperestler sizin yıldız böceği kadar ufak aklınız ne zamandan beri dinde, ilimde ölçü oldu ki size inanalım. Kaldıki şu an bile bazı hayvanların sidikleri dezenfekte olarak kullanılmaktadır. Mes3la Kanada Alberta Üniversitesi yedi yıldır idrar konusunda araştırmalar yapıyordu; 3.000 ayrı madde buldu.
Keza bu hadis dinde ahkam mı koydu. Herkes günde 1 öğün deve sidiği içecek mi dedi. Veya deve sidiği içmek sünnettir, sevaptır diye bir hüküm mü çıkarıldı da itiraz ediyorsunuz, hemen inkara yelteniyorsunuz. Hangi mezhep, hangi ulema, hangi sahabe nerde böyle bir fikir ortaya koymuş buyurun gösterin. 1450 senedir kimse sevap kazanmak adına gidipde deve sidiği içmiş değildir. Efendim bir yerde bir video izledim içiyordu.
Bir tv programı izlerken denk geldim. Hadis inkarcısı, aklını ilah edinmiş, aklına yatmayan her hadisi inkar eden bir de kendisini dini alanda söz sahibi gibi gösteren felsefeci birisi ile ehli sünnet vel cemaat inancı sahibi bir alim zat konuşuyordu. Bu herif yanına acve hurması ve fare zehiri getirmiş diyorki bir hadiste işte kim şu duayı okursa ve şu hurmadan yerse ona zehir tesir etmez. Haydi ye ve üzerine fare zehrini iç. O muhterem zat bu ahlaksız, muvazenesiz herife şöyle bir acınası bakışla baktı. Yani senin gibi bir ahmağa laf anlatılmaz bakışı. Tabi dinleyen masum insanlara anlatmak amacıyla sonra da izah etti.
Kul haşa Allahı imtihan edemez. Ben böyle yapayım hele şöyle yapacak mısın gibi su-i edeb tavra giremez. Allah ise kulunu intihan eder. Bu hadis falan duayı oku, sonrada ne yersen ye zehir iç veya git kendini damdan at mı diyor? Peygamber efendimiz insanları eğitiyor; her sabah şu dualarla Allah’a iltica edin diyor. Yemenize içmenize dikkat edin diyor. Ümmetine hayatının her anında kulluğunu hatırlamasını ihtar ediyor.
Elhasıl her ilmin mütehassısı vardır, o ilimle ilgili o kişiye müracaat edilir. İnşaaat mühendisi alanında profesör bile olsa iğne yapma konusunda sağlık memuruna yetişemez. Hadis ilmi de ancak hadis alimlerinin izah ve şerhleri ile anlaşılır.