G-YNGZ371DBD
Dolar
Euro
Altın
BİST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Erdoğan 28 Şubat Başörtüsü Problemini Nasıl Çözdü!

01.03.2025
66
A+
A-

28 Şubat 1997 postmodern darbesi siyasetçilerimizin ne kadar ayıplı olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Özellikle dini ve kutsal değerleri pervasızca kullanan siyasi parti liderleri, yönetici konumuna gelip icraatin başına geçince gercek kimliklerini ve içyüzlerini göstermişlerdir.
Sadece üç siyasetçiyi örnek göstererek bu ayıbı ortaya koymaya çalışayım.
Bu üç siyasetçi meydanlarda darbe dönemlerinde dindar insanlara yapılan zulmü kaldıracağını söylemiş fakat göreve gelince bütün bu vaatlerini unutarak insanları hayal kırıklığına uğratmıslardır.
İlki Süleyman Demirel’dir. Bu zat inanilmayacak derecede ikiyüzlü bir siyasetcidir.
Makamına gelen Sabetayci ve masonlara viski ikram ederken halkımıza ise ayet mealleri okumustur. Böylece dindar olduğunu göstererek aslinda aldatıcı bir siyasetci olduğunu defalarca ispatlamiştir.
Ölmeden önce “Başörtülü kızlar Arabistan’a gitsin” diyecek kadar çirkinleştiren ve bu zat; ayni kafa ve düşünce ile ölüp gitmiştir…
İkinci şahıs Necmettin Erbakan’dir. Bu zat aynı Demirel gibi pervasızca dinî siyasete alet etmiş; Başbakanlık makamına oturunca 28 Şubat 1997 faşist Milli Güvenlik Kararlarını imzalamıştır.
Erbakan döneminde sırf eşi başörtülü diye ordudan atılan subay sayısında rekorlar kırılmıştır.
Erbakan, darbeci generaller karşısında son derece korkak ve çekingen bir tavır göstermiştir.
Bir Türk’e yakışmayacak derecede ezik ve çaresiz bir tutum göstermiştir.
Üçüncü şahıs Cumhurbaşkanı Erdogan’dir.
Erdoğan görünüşte Demirel ve Erbakan gibi ezik bir kişilik olmasa da verdiği sözleri çok çabuk unutabilen pragmatik bir siyasetçidir.
28 Şubat döneminde o kadar çok dindar insanı, memur ve askeri işten çıkarmıştır ki; devletten atılan kişi sayisinda Erbakan, Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit’in rekorlarını kırmaya muvaffak olmuştur.
Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı makamına oturduktan yıllarca sonra çok çirkin bir şekilde “Bakin başörtüsü nedeniyle ordudan, üniversitelerden ve kamu kurumlarından atılan kimse kalmadı” diyecek kadar halkımızla alay edebilecek seviyeye düşmüştür.
Gerçekten de bu dönemde özellikle ordumuzda eşi başörtülü olan askerlere karşı öylesine acımasız bir terör uygulanmıştır ki ilaç için dahi bir iki tane görev yapan subay kalmamıştır.
Erdoğan yapılan büyük zulme karşı görünmek için Yüksek Askeri Şura kararlarına muhalefet şerhi düşmüştür. Bu işlem sonucunda binlerce asker hiçbir disiplin kurulu ve yargı kararı olmadan ordudan atılmıştır.
Erdogan’in en büyük ayıbı ise şudur:
Ak Parti’nin lideri olarak defalarca söz vermesine rağmen 28 Şubat döneminde ordudan atılan askerlere özlük haklarını iade etmemiştir.
Halkımızı aldatmak üzere sadece bir kisim askere haklarinin verilmesine sebep olmuş bu sayede magdur askerler icine ikilik sokarak guclerini kaybetmelerine yol acmıstir.
Eli mahkûm 2010 referandumunda Yüksek Askeri Şura Kararları yargı denetimine alındığı için 1250 YAŞ mağduru askere sadece emeklilik maaşı bağlamıştır.
Fakat siyasi propagandalar ile güya “bütün mağdurlara özlük hakları verildi” denilmiştir.
Türkiye’nin en uzun iktidarda kalan siyasetçisi olmasına rağmen Erdoğan, dindar insanlara karşı uygulanan gasp ve zulümlere karşı seyirci kalmış hatta icraatin başındaki kişi olarak bütün günahlara ortak olmuştur.
Bugüne kadar belki bir umut “Erdoğan verdiği sözleri tutar!” diyerek ağır eleştiri yapmaktan kaçınmış idim. Fakat umursamaz ve zulme rıza gösteren tavırları devam ettiği için bu acı gerçekleri yazmak zorunda kaldım.
Sonuç:
Her insana yaptığı işlerin hesabı mutlaka sorulacaktır.
Bu dünya büyük bir imtihanın yapıldığı yerdir.
Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmaz, vesselam…

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

What do you like about this page?

0 / 400