G-YNGZ371DBD
Dolar
Euro
Altın
BİST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Kanun ve Kaos: Komiserin Gölgesi, Eşkıyanın Yolu

01.03.2025
42
A+
A-

Şehir uyurken suç uyanık kalır. Bir sokak lambasının soluk ışığında yankılanan adımlar, bir hikâyenin başlangıcı mıdır, yoksa çoktan yazılmış bir sonun habercisi mi?

Bir zamanlar keskin bir çizgi vardı:

Kanunu temsil edenler ve ona karşı gelenler. Ancak bugün, komiser ile eşkıya arasındaki mesafe her geçen gün biraz daha kapanıyor. Suçun rengi değişti, yöntemleri dönüştü ama en önemlisi, roller birbirine karıştı.

Komiser gerçekten adaleti mi sağlıyor, yoksa yalnızca yazılmış bir senaryonun gereğini mi yerine getiriyor?

Eşkıya, düzeni bozan mı, yoksa bozuk bir düzenin içinden çıkış arayan mı?

Kim doğruyu söylüyor, kim yalanların gölgesinde kayboluyor?

Eskiden eşkıyalar dağlarda saklanırdı, şimdi büyük binaların ardında. Komiserler eskiden sadece sokaklarda suçluları kovalardı, şimdi dosyaların içinde kayboluyorlar. O zamanın isyancıları ile bugünün kuralsızları arasında gerçekten bir fark kaldı mı?

Silahın şekli değişti ama namlunun ucu hâlâ birilerini hedef alıyor. Bir zamanlar suç bir yanlıştı, şimdi ise bir stratejiye dönüştü.

Herkes bir oyun oynuyor ama kuralları kim koyuyor, kim bozuyor?

Gücün ve suçun birbirine bu kadar yaklaştığı bir çağda, kim gerçekten temiz kalabilir?

Bir komiser, eşkıyayı yakalarken belki de kendini aynada görüyordur. Çünkü bazen, kimin suçlu kimin kahraman olduğu sadece anlatılan hikâyeye bağlıdır.

Peki, biz bu hikâyenin neresindeyiz?

Oyunun içinde miyiz, yoksa sadece izleyici mi?

Belki de en büyük tehlike, artık hiçbirimizin bu farkı ayırt edemediği noktadır.

Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.