SABRET EY GAZZE!
SABRET EY GAZZE!
Bundan 1438 yıl önce, Mekke’nin sert kayalıklarında, biri vardı; “Ben Allah’ın Resulüyüm” diye seslenmişti. Adı Muhammed’di. Gönülden inanıp ilk safta yer almak isteyen bir avuç mümin, onun çağrısına kulak vermişti. O müminlerden biri de Ammar, babası Yasir, annesi Sümeyye. Bedeni işkencelerle lime lime edilirken, kalpleri Rablerine sığınmıştı. İlk şehide, Sümeyye’ye, demir mızrak saplandığında gökyüzü suskundu ama Arş titremişti.
Ve Allah Resulü sabırla fısıldamıştı:
“Sabredin ey Yasir ailesi! Size müjdeler olsun. Sizin mükafatınız cennettir.”
Bugün de Gazze’de Arş titriyor. Ve yine mazlumlar suskunluğun ortasında haykırıyor. Kimine göre bu bir savaş. Kimine göre de kendini koruyuş… Oysa bu, apaçık bir soykırımdır.
Bugün insanlık, tıpkı Mekke sokaklarında Ammar’ın “inkar etti” dedikodusunu yayan kalpsizler gibi, Gazzeli çocukların çığlıklarını bastırmaya çalışıyor. Kimi kör, kimi sağır. Ama daha beteri, kimi her şeyi görüp bildiği halde susuyor.
Gazze, modern dünyanın Sümeyye’sidir bugün.
Ve karşımızda çağın Ebu Cehil’i: Siyonizm.
Siyonizm sadece bir siyasi ideoloji değildir. O, insanlık değerlerini çiğneyen, dini bir örtüyle sunulan, emperyalizmin en kanlı yüzüdür. Tarih boyunca insanlığı tehdit eden bu sapkın ideoloji, 1948’de başlayan işgalle, Filistin’in bağrına hançer gibi saplanmıştır.
Masum çocuklar yerle bir edilen binaların altında kalırken, dünya sahte bir tarafsızlıkla izliyor. ABD ve Batı’nın bu zulme verdiği açık destek, insanlık vicdanının çürümüş halini resmediyor. Hastaneler bombalanıyor, gazeteciler hedef alınıyor, yerleşim yerleri bilinçli şekilde yok ediliyor. Bu bir savaş değil, bir kıyım, bir yok ediş projesi.
Tıpkı Mekke’nin putperestleri gibi, bugünün zalimleri de güçlerine güveniyorlar. Ama unuttukları bir şey var: Mazlumun Allah’ı var.
Zalim gücüne, silahına, lobisine, medyasına güveniyor.Mazlum ise elini semaya kaldırıyor. Gözyaşı ile dua ediyor. Ve Kur’an yine haykırıyor: “Allah sabredenlerle beraberdir.”
Siyonizmin tarihine bakıldığında, sadece Filistin halkı değil, dünyanın dört bir yanında yaşayan Yahudi olmayan halklar da bu ideolojinin hedefi olmuştur. Irkçılığı, üstünlük iddiasını dinle perdeleyen bu anlayış, geçmişte Avrupa’da birçok ülkenin kanını emdiği gibi, bugün de Ortadoğu’yu kana bulamaktadır. Antisemitizm kalkanı arkasına sığınarak her türlü zulmü mubah saymaktadır.
İnsanlık onuruna karşı işlenmiş kolektif bir suç işlenmekte, sadece Gazzeli çocuklar değil, insanlık vicdanı da bombalanmaktadır.
Ve şimdi soruyoruz: Artık yeter! Bu barbarlığa daha ne kadar susacaksınız ey dünya?
Çocuklar toprak altında, siz hâlâ demokrasi masalları mı okuyacaksınız?
Unutmayalım ki, susmak, sırasını beklemektir.Zira bize dokunmayan yılanın da bir gün döneceği çokça görülmüştür.Eğer zulme karşı ses çıkarmazsak, biz de dilsiz şeytan olmaya adayız.
Ey vicdan sahibi insan! Kalbin hala atıyorsa, gözyaşın kurumadıysa, öfken soğumadıysa; Bütün gücünle, sözünle, duanla, eyleminle mazlumdan yana ol!
Vicdanı olan herkes bilsin ki, bu topraklarda dökülen her damla kanın hesabı sorulacaktır. Zira Kur’an bize bir müjde veriyor:“Zalimler nasıl bir inkılapla devrileceklerini yakında görecekler.” (Şuara, 227)
Ey Gazze!
Ey sabırla direnen mazlum şehir!
Kendini yalnız sanma!
Her dua, sana ulaşan bir ses, her gözyaşı seninle birleşen bir nehirdir.
Ve unutma: Sabreden kazandı. Her zaman.
Ves-Selam.
Psk. Aile Danışmanı: Asiye Türkan