Stratejik Ortaklık mı, Siyasi Çıkmaz mı?
Stratejik Ortaklık mı, Siyasi Çıkmaz mı?
Türkiye siyasetinde zaman zaman yaşanan ittifaklar, toplumsal hafızada uzun süre etkisini sürdürüyor. Özellikle son yerel seçimler sonrasında bazı siyasi partilerin birbirleriyle kurduğu ilişki biçimi kamuoyunda sıkça tartışılır hâle geldi. Bu bağlamda, CHP ve DEM Parti arasında oluşan dolaylı ya da doğrudan iş birlikleri, bugün gelinen noktada yeni bir sorgulama sürecini beraberinde getirmiş durumda.
Geçtiğimiz seçim sürecinde, bazı bölgelerde “Her evden DEM Parti’ye bir oy” çağrılarıyla meclise girilmesinin önü açıldı. Öte yandan, DEM Parti’nin desteğiyle belediyelerin kazanılması, partiler arası ilişkilerde yeni bir dönemin işaretçisi olarak görüldü. Hatta bazı büyükşehirlerde, CHP listelerinden aday gösterilen DEM Parti kökenli isimler dikkat çekti. Bu durum, seçmen nezdinde ciddi soru işaretlerini beraberinde getirdi.
DEM Partili bazı belediye başkanları görevden alındığında, ilk ziyaretin CHP temsilcilerinden gelmesi; Meclis kürsüsünde DEM Partili bir vekilin, “Belediyeleri bizim sayemizde kazandınız” sözleriyle bunu açıkça ifade etmesi, o gün sessiz kalınan bir tartışmayı bugün yeniden gündeme taşıdı.
Peki bugün, “Bizim kimseye ihtiyacımız yok” söylemi ne kadar inandırıcı olabilir? Eğer bu söylem, siyasi bir pozisyon değişikliğinin işaretiyse, bunun nedenleri açık şekilde kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Aksi hâlde, seçmen gözünde tutarsızlık algısı güçlenecektir.
Bu noktada temel mesele, siyasi partilerin ideolojik duruşlarıyla ittifak pratikleri arasındaki uyumsuzlukta yatıyor. Vaat edilen özerklik projeleri, terörle mücadele konusunda gösterilen zayıf refleksler, hatta zaman zaman Kandil bağlantılı söylemlere sessiz kalınması, toplumda büyük bir güven kaybına yol açıyor. Bununla birlikte, CHP’nin özellikle millî güvenlik, toplumsal birlik ve demokrasi gibi temel başlıklarda daha net bir çizgi çizmemesi, “milli beka” tartışmalarını tetikliyor.
Sonuç olarak, Türkiye’nin ihtiyacı; günübirlik siyasi ortaklıklardan ziyade, ilkeli ve şeffaf siyaset anlayışıdır. Bu da ancak, geçmişteki ilişkilerle bugünkü söylemler arasında tutarlılık sağlanarak mümkündür. Aksi takdirde, seçmenin güvenini yeniden kazanmak kolay olmayacaktır.
Zehra Kınalı