Türkiye ve Yeni Afrika Politikası (Somali-Tunus Hibeleri)
Türkiye’nin, Somali’nin Uluslararası Para Fonu (IMF) e olan borçlarını (SDR) ödeme kararı ve Tunus’a bütçe finansmanı için koronavirüs ile mücadele kapsamında 5 Milyon Dolar hibe etme kararı bazı kesimler tarafından eliştirilirken, Somali ve Tunus hükümetleri tarafından memnuniyetle karşılandı. Türkiye-Afrika ilişkilerinde uzun vadeli projeler ve ortaklıklar göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin bu adımları atması şaşırtıcı değil tam aksine Türkiye’nin Afrika ile ilgili yeni politikasının etkili adımları olarak görülmektedir. Somali, Türkiye’nin 2011’den itibaren yaptığı yardımlar, altyapı çalışmaları ve kalkınma programlarına desteğiyle Afrika’ya açılan kapısı oldu. Türkiye’nin Somali’ye sivil toplum kuruluşları (stk), Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) ve Kızılay aracılığıyla yaptığı yatırımlar ise 1 Milyar Doları geçmiş durumda. Somali Enformasyon Bakanı da yaptığı açıklamalarda, Türkiye’nin Somali’ye üç ana sektörde katkı sağladığını (insani yardım, altyapı, ticari ilişkiler) belirterek, bunların dışında eğitim, sağlık, içme suyu gibi destekleri de olduğunu söyledi. Ayrıca Somali’nin uzun zamandır “bir ağabey” gibi görebileceği ciddi bir uluslararası ortağı olmamıştı. Somali’nin bu desteğe ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, Türkiye Somali halkının ihtiyacı olan bu boşluğu doldurduğunu söyledi. Türkiye tüm bunların yanı sıra Somali Silahlı Kuvvetleri’ni eğiterek askeri destekte de bulunuyor. Somali ile ilerleyen ilişkiler sonucu Türk yatırımcılar ve iş adamları da bu ülkeye yönelerek ticari ilişkileri de kuvvetlendiriyor. Bunlara bazı örnekler vermek gerekirse; Mogadişu Limanı’nın işletmesi bir Türk firmasına ait ve 14 yıllık anlaşma ile 50 Milyon Dolarlık bir finansman söz konusu, Başkentteki Aden Adde Uluslararası Havalimanı’nın işletmesi de bir Türk şirketine ait ve Galmudug vilayetindeki Hobyo Limanı’nın da işletmesi Türk-Somali-İngiliz şirketlerinden oluşan bir konsorsiyuma verildi. Türkiye, Somali’nin Hint Okyanusu kıyıları açıklarında toplam petrolün 100 Milyar Varil olduğu açıklanan petrol arama-çıkarma-işleme faaliyetlerini üstlenme teklifi de bulunuyor. Birçok özel şirket ve ülkenin de gözü bu bölgede. Somali Enformasyon Bakanı, petrol arama faaliyetleri ile ilgili konunun hükümetin gündeminde olduğunu ve bu konunun çözüme ulaşması için bir petrol komisyonu kurulması ve yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini belirterek, Türkiye’nin bu faaliyetlerde yer alabileceğini belirtmiş oldu. Sadece bunlarla yetinmeyen Türkye, bu yıl açıkladığı Milli Uzay Programı kapsamında roket fırlatma işlemleri için yine Somali ile entegre bir şekilde çalışacak gibi duruyor. Yetkililer bu konudaki araştırmaların sürdüğünü belirtirken İngiltere merkezli Middle East Eye sitesi, bir Türk kaynağa dayandırılan haberde, Türkiye’nin Ay’a yumuşak bir iniş yapmak için Somali’de bir roket fırlatma sahası inşaa edeceği belirtildi. Ay programının iki aşamadan oluştuğu vurgulandı. İlk aşamada 2023’ün sonunda yakın dünya yörüngesinde ateşlenen milli ve özgün hibrit roket Ay’a ulaşarak sert iniş gerçekleştirecek. 2028’deki ikinci aşamada ise Türkiye, kendi imkanlarıyla fırlattığı roketle, Ay’a yumuşak iniş yapacak. Yetkili ayrıca, Türkiye’nin 10 yıllık uzay programı kapsamında en az 1.1 milyar dolar harcamayı planladığını belirtti. Haberde kaynağın ve üssün, Türkiye’nin büyük etkiye sahip olduğu 01.02.2021 ve Ekvator’a yakınlığı nedeniyle bilimsel olarak daha elverişli olan Somali’de kurulmasının planlandığını belirttiği kaydedildi. Tunus’a ise 2009 yılından bu yana ayrı bir yaklaşım içinde olan Türkiye, bu ülkeye insani yardım ve TİKA yardımlarından daha çok siyasi yardımlarda bulunarak, sürekli iç karışıklıklar sarmalında olmasına rağmen bu desteklerle güçlü kalması ve Afrika’nın etkin ülkelerinden biri olarak kalmasına katkıda bulundu. Kenya-Tunus-Libya-Cezayir hattı Türkiye’nin Osmanlı döneminde sonra bu yeni dönemde ciddi îvme kazanan siyasi ve ticari desteklerini hatta son dönemde askeri desteklerini de üst seviyede kullandığı bir bölge olarak öne çıkmaktadır. Bu yapılan yardımlar ve olunan destekler neticesinde TUSAŞ, Tunus’a ANKA İHA ihracatında bulunacağını açıkladı. Buna göre TUSAŞ, 80 Milyon Dolar değerindeki anlaşma kapsamında Tunus’a 3 adet ANKA İHA ve 3 adet Yer Kontrol Sistemi teslim edecek. Türkiye bu anlaşma ile ekonomik açıdan ne kadar değerli bir ortağa hibe desteğinde bulunmuş olduğunu göstermiş oldu. Afrika’daki bu etkin politikanın bir diğer sonucu da Kenya’nın Türkiye’den zırhlı askeri personel taşıyıcı araç satın alacağını duyurması oldu. Kenya Ordusu terörle mücadele kapsamında bu araçlara ihtiyaç olduğunu ve bu araçları Türkiye’den temin edeceklerini açıkladı. Kenya Savunma Sözcüsü yaptığı açıklamayla, sınırların korunma ve terör örgütü Eş-Şebab ile etkin mücadele için Türk savunma sanayisi şirketlerinden olan Katmerciler’in yerli ve milli imkanlarla ürettiği “HIZIR 4×4 Zırhlı Askeri Personel Taşıyıcı Araç” lardan satın alacaklarını belirtti. Kenya ile Türkiye arasında yapılan görüşmelerde 118 adet Hızır satışı konusunda anlaşma yapıldı. Anlaşmanın tutarı ise 70 Milyon Dolar değerinde. Böylece sadece bu üç Afrika kıtası ülkesi ile yazıda konu olan anlaşmalar ve ticari faaliyetler 200 Milyon Dolara ulaşmış durumda. Gelecekte bu ve bunlara benzer pek çok anlaşmanın ve ekonomik iş birlikteliklerinin yapılabileceği çok aşikârdır. Türkiye’nin şirketler, sivil toplum kuruşları (stk) ve kamu kurumları aracılığıyla Afrika bölgesi geneline yardım yapması, ticari ve ekonomik bağlarını kuvvetlendirmesi Afrika’daki yeni stratejik dış politikasının bir uzantısı olarak görülmektedir. Bu yeni stratejiyi tam anlamıyla ifade etmek gerekirse; Türkiye’nin bölgede güçlü ve etkin bir politikası var. Birincisi, Türkiye’nin uluslararası arenadaki aktifliğini artırmak. İkincisi, ihracata dayalı bir pazar arama çalışması ve bir de Afrika’da etkin siyasî aktör olmak. Bu, uluslararası arenada Türkiye’nin varlığını artırmakla doğru orantılıdır. Çünkü Türkiye kültürel olarak da siyasi olarak da Afrika’yı kendi geçmişinin bir parçası ve ecdadın bir emaneti olarak görmektedir. Politikalarını da bu vizyona ve bu tarihi olgulara göre şekillendirip yürütmektedir.