G-YNGZ371DBD
Dolar
Euro
Altın
BİST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Tuzak mı, Tedbir mi? Bayram Yollarında Radar Gerçeği

08.06.2025
18
A+
A-

Tuzak mı, Tedbir mi? Bayram Yollarında Radar Gerçeği

Bayram sabahı erkenden kalktınız. Aile ziyareti, memleket yolları, çocuğun eline harçlık koyma telaşı… Her şey olması gerektiği gibi. Ama bir şey farklı bu sene: Yol kenarındaki o küçük, gri kutular ve araç üzerindeki o cihazlar artık sadece radar değil; yapay zekâ destekli radarlar.
Evet, bu bayramın en gözde misafiri teknoloji oldu. Üstelik davetli de değil. Sizinle birlikte yollara düşen, ama bagajda değil yol kenarında sessizce duran bu radarlar, artık sadece hız ölçmüyor; plaka tanıyor, davranış analizi yapıyor, hatta bazı yerlerde sürücünün cep telefonuyla oynayıp oynamadığını bile fark edebiliyor.
Bayramlar bizde genellikle hoşgörünün, affetmenin ve bir araya gelmenin adı olur. Fakat yolculuklar söz konusu olduğunda, her bayram aynı senaryoyla karşılaşıyoruz: Trafik çilesi, hız sınırı ihlalleri, dikkatsizlikten kaynaklanan kazalar ve şimdi de bunlara karşı geliştirilen bir çözüm var, teknoloji eliyle sıkı denetim.
Bayram trafiği…
Yol uzuyor, sabır azalıyor, aklımızda sadece bir an önce varmak var. Ve tam da bu psikolojideyken, karşımıza çıkan tabelalar bir hikâye anlatıyor: 90… biraz ileride 70… az sonra 50… ve son düzlüğe geldiğimizde 30. Derken: flaş! Radar.
Elbette hız sınırları, yol güvenliği için var. Elbette kimse kuralsızlık savunusu yapmıyor. Ama mesele şu ki, bazı radarlar “güvenlik” sağlamak için değil, resmen “tuzak” gibi yerleştirilmiş. Özellikle ani düşen hız limitleri, sürücüyü adeta kandırmak için ayarlanmış gibi.
Yolun hiçbir fiziksel değişkeni yokken, 90’dan 30’a bir kilometre içinde düşen hız sınırları hangi mühendislik aklıyla, hangi trafik güvenliği kriterine göre belirleniyor? Gerçek bir tehlike uyarısı mı bu? Yoksa ceza yazmak için hazırlanmış bir tiyatro mu?
Radarlar elbette olmalı. Ama görünür olmalı. Hız sınırları elbette olmalı. Ama akla uygun olmalı. Sürücü elbette dikkatli olmalı. Ama aynı zamanda uyarılmalı, bilgilendirilmeli. Devlet ile vatandaş arasındaki ilişki ceza ödeme ilişkisinden çıkıp, güven ve saygı ilişkisine dönüşmeli.
Bayram sabahı yola çıkan her vatandaşın zihninde aynı niyet var: Sağ salim varmak, büyüklerin elini öpmek, çocuklara harçlık vermek, üç beş günlüğüne de olsa hayatın yorgunluğunu unutmak. Yollarımız duble ve mükemmel geliş gidişli hükümetin en büyük hizmetlerinden bir tanesi ama bu yollarda gizlenmiş radar tuzakları var ve hız yapmayı bırakın dört şeritli yolda hız limiti bir anda 30 km hıza düşüyor ve karşınızda radar…
Ama bu bayram yollarında öyle bir sistemle karşılaştık ki, birçok sürücü direksiyon başında değil, adeta sanık sandalyesindeydi. Nereye dönse bir radar, her köşe başında bir limit tabelası… Ama öyle sıradan hız sınırları değil bunlar; 90’dan 70’e, 70’ten 50’ye, ardından 30’a düşen, sonra da aniden patlayan radar flaşları.
Yolun durumunda bir değişiklik yok. Ne viraj var ne yoğun yaya geçidi ne de inşaat. Ama nedense hız sınırı bir anda üç kademe düşüyor ve hemen ardından, “hız koridoru” adı verilen sistemlerle ya da gizlenmiş radar cihazlarıyla sürücüler kıskıvrak yakalanıyor.
Bu noktada sormak lazım: Bu uygulama bir güvenlik tedbiri mi, yoksa vatandaşın cebine atılmış planlı bir ağ mı? Radarın Varlığı Değil, Kullanım Biçimi Tartışılıyor
Şunu net olarak ifade edelim: Radar karşıtı değiliz. Hız ihlali, trafikte ölümcül sonuçlar doğurabilir ve elbette devletin görevi, yollarda düzeni sağlamak, kazaları en aza indirmektir. Ama mesele radarın varlığı değil; nasıl, nerede ve ne niyetle kullanıldığıdır. Gizli radar yerleştirmek, sürücüyü uyarmadan ceza kesmek, ani hız sınırı değişiklikleriyle sürücüyü tuzağa düşürmek, güvenlikten çok güvensizlik üretir.
Devlet vatandaşına pusu kurmaz. Kurmamalı. Mesele Can Güvenliği mi, Mali Gelir mi?
Son yıllarda hızla artan radar uygulamaları ve bu uygulamaların özellikle bayram gibi yoğun trafik dönemlerine denk getirilmesi, kamuoyunda ciddi soru işaretlerine yol açıyor.
“Can güvenliği” deniyor, ama haritalarda bir bakıyoruz: O yolun kazayla anılan hiçbir geçmişi yok. “Denetim” deniyor, ama radar cihazı yol kenarında değil, ağacın arkasında gizlenmiş. “Koridor radar” diyorlar, ama giriş-çıkış noktaları arasında düşen hız sınırları sürücüye açıkça bildirilmemiş.
Bir başka dikkat çekici detay da şu: Bu radarlar, sadece hız sınırını aşanı değil, kimi yerlerde cep telefonuyla konuşanı, emniyet kemeri takmayanı, hatta arabanın camından sarkan kolu bile tespit edebiliyor. Teknolojinin geldiği nokta elbette takdire şayan. Ancak bu teknoloji, vatandaşı eğitmek için mi, cezalandırmak için mi kullanılıyor?
Sürücü Hatalıysa, Devlet de Kusursuz Değil
Yollarda radar varsa, sürücünün de hakkı var. Şeffaflık hakkı. Uyarılma hakkı. Makul süre içinde hızını düşürebilme hakkı. Seçim zamanı geldiğinde radar koyup tuzak kurana demokrasi hakkı var.
Bir tabelada 90 yazıyor, 200 metre sonra 70, 100 metre sonra 50, sonra 30… Bunların arasında bir kasaba merkezi, okul bölgesi, hastane önü yok. Yine de o 30 tabelası dikilmiş. Sürücü frene bastığı an radar patlamış.
Bu, hata yapan sürücüyü yakalamak değil, hata yaptırmak için tuzak kurmaktır. Bu da devlet-vatandaş ilişkisinde güvensizlik doğurur. Vatandaş, ceza korkusuyla değil, bilinçle yavaşlamalı. Radar görmese de hızını düşürmeli. Bu da ancak adil, şeffaf ve akla uygun bir denetimle mümkündür.
Radar yerleri sabit ve açıkça duyurulmuş olsun. Devlet, gizli görevde değil; vatandaşın güvenliğini sağlamada şeffaf olmalı. Denetim eğitici olmalı. İlk ihlalde uyarı verilmeli, bilgilendirici mesajlar gösterilmeli, cezadan önce bilinç kazandırılmalı. Trafik cezaları gelir kalemi değil, istisnai durum olmalı. Devlet, vatandaşı ceza yoluyla değil, güven yoluyla yönetmeli. Vatandaşa Güvenmeden Güvenlik Olmaz. Milleti yaşat ki devlet yaşasın.
Bayramlar, devlet ile vatandaşın arasındaki güven köprüsüdür. Ama yol kenarına tuzak gibi yerleştirilmiş radarlar, bu köprüdeki taşları yerinden oynatır. Devlet, vatandaşı gözetlerken; vatandaş da devletin niyetini sorgular hale gelmemeli.
Bu yollar bizim, bu ülke hepimizin. Radarlar güvenlik için var olsun, cezalandırmak için değil. Çünkü bayram, barışın adıdır. Devletin yüzü, denetleyici değil, koruyucu olmalı. Bayram, biraz da insana güvenmek demektir. Belki de çözüm, yalnızca makineleri değil, insanları da “eğitmekten” geçiyor. Sürücünün zihninde sadece ceza korkusu değil, bilinçli sorumluluk da yer etmeli. Teknoloji sadece denetlesin diye değil, rehber olsun diye kullanılmalı. Radara verilen önem kadar yaya geçitlerine de verilse daha güzel olmaz mıydı?.
Herkese kazasız, huzurlu, gözetim altında değil, güven içinde bir bayram dilerim.

Aydın Benli

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.