G-YNGZ371DBD
Dolar
Euro
Altın
BİST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

ULVÎ SECİYELERİN HEPSİNDE NUMUNE

09.03.2025
60
A+
A-

KUTLU DOĞUM 50

Lem’alar, On Birinci Lem’a olan “Mirkatü’s-Sünne ve Tiryaku Marazı’l-Bid’a” (Peygamberimizin sünnetine uyma metodu, sünnetin yolu ve İslâmiyetin aslında olmayıp sonradan dine sokulan, Kur’ân’a ve Sünnet’e muhalif manevî hastalıkların ilacı, panzehiri) isimli kısım, Peygamberimiz (asm)’ı anlamak için okunmadan geçilemez. Sadece bir iki paragrafla bazı nüktelere işaret etmiş olduk.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm),

Bu kâinatın hem çekirdeği,

Hem nuru,

Hem esası ve

Hem de en mükemmel meyvesidir.

O (asm), bütün âlemlerin ve feleklerin yaratılma sebebidir ve bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.

> “Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm,

Hilkaten en mutedil bir vaziyette ve

En mükemmel bir sûrette halkedildiğinden,

Hareket ve sükûneti, itidal ve istikamet üzere gitmiştir.
Siyer-i Seniyesi kati bir surette gösterir ki,
Her hareketinde istikamet ve itidal üzere gitmiş,
İfrat ve tefritten içtinap etmiştir.” (1)

(1) Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn: 139; Ebu Dâvûd, Tatavvu’: 26; Nesâî, Tetavvu’: 2; Müsned, 6:54, 91, 163, 188, 216; el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 5:170; İbn Hibbân, Sahih, 1:345, 4:112.

“Hiç şüphesiz sen pek yüksek bir ahlâk üzeresin!” (Kalem, 68/4)

Kur’ân’ın beyan ettiği mehasin-i ahlâkın (ahlak ve huy güzelliğinin) misali, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’dır.
Ve o mehasini en ziyade imtisal eden (uyan) ve fıtraten o mehasin üzerinde yaratılan odur. (2)

(2) Müsned: 6:68, 155; et-Tayâlisî, el-Müsned: s.49; Ebû Ya’lâ, el-Müsned: 4:478; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr: 10:314.
(On Birinci Lem’a, On Birinci Nükte, İkinci Mesele, s.118)

Geçmiş peygamberlerin her biri ancak muayyen bir sahada muvaffak olmuşken, Peygamber Efendimiz (asm), insanı kemâle erdiren ulvî seciyelerin hepsinde numune şahsiyet olmuştur.

Üçüncü maksadın vech-i in’ikâsı:
Meşhur bir kaidedir ki, bir vâhid (bir) çoğalsa, teselsül eder (zincirleme), gittikçe gider, bir yerde durmaz.
Fakat çoklar ve kesir olanlar ittihad etse (birleşse), kuvvetlenir, istikrar peyda eder, yerinde kalır, daha değişmez.

> Demek ki Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, hâtemü’l-enbiyâdır (peygamberlerin en sonuncusudur).
Mefhum-u muhalifiyle işmam eder ki, ondan sonra peygamber gelmez; hâtemiyetine hâtem ve imza basar. (6)

(6) İşârâtü’l-İ’câz, s.81.

Madem Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Hâtemü’l-Enbiyâ’dır ve umum nev’-i beşer namına muhatab-ı İlâhî’dir.
Elbette, nev’-i beşer onun caddesi haricinde gidemez ve bayrağı altında bulunmak zarurîdir. (7)

(7) 29. Mektup, 9. Kısım, s.641

“Bir şeye sebep olan, (bizzat onu) yapan gibidir.”
‎مَنْ دَلَّ عَلَى الْخَيْرِ فَلَهُ مِثْلُ اَجْرِ فَاعِلِهِ (Kim hayra vesile olursa, yapan gibi sevap kazanır.) (Tirmizî, İlim 14; Müsned 5:357; Ebû Hanîfe, el-Müsned 1:151.)

Çünkü

> ‎اَلسَّبَبُ كَالْفَاعِلِ (es-sebebü ke’l-fâil: sebep olan yapan gibidir) sırrınca,

Her gün, hatta şu anda bile, bütün ümmetinin ibadetleri kadar büyük bir ibadet, onun sahife-i kemalâtına ilâve oluyor.

Nihayetsiz rahmet-i İlâhiyeye, nihayetsiz bir surette, nihayetsiz bir istidat ile mazhar olduğu gibi,

Her gün hadsiz ümmetinin hadsiz duasına mazhar oluyor.

Ve şu kâinatın neticesi ve en mükemmel meyvesi olan o Zât-ı Mübarek’in (Peygamberimizin), tamam-ı mahiyeti ve hakikat-i kemalâtı, Siyer ve Tarihe geçen beşerî ahval ve etvâra sığmaz. (Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, s.143)

(Bizim gibi beşerî adetleri olmakla birlikte, velayeti, risaleti ve ubudiyeti cihetiyle en yüksek makama sahip;
“a’lâ-yı illiyyîn” (yüceler yücesi) mertebesinde bulunan;
“ahsen-i takvim” (Allah tarafından verilen en yüksek makam) şerefine erişmiş ve
“makâm-ı mahbûbiyet” (Allah’ın sevgilisi makamı) ile taltif edilmiş bir insandır.)

Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.